KOMPLİKASYON ve MALPRAKTİS FARKI NEDİR?

MALPRAKTİS NEDİR?

Malpraktis, Latince “Male” ve “Praxis” kelimelerinden türemiş olup, “kötü, hatalı uygulama” anlamındadır. Uygulamada; bir meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada ortaya çıkan hatalı, kusurlu hareketleri olarak kullanılır.

“Tıbbi Malpraktis” kavramı ise; tıp mesleği mensuplarının aynı şekildeki hareketleri sonucu ortaya çıkar.

Dünya Tabipler Birliği Malpraktisi; “Hekimin tedavi sırasında standart güncel uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar’’ şeklinde tanımlamaktadır.

TTB Etik İlkeleri madde 13’de Tıbbi malpraktis ya da tıbbi hatayı; “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi, hekimin kötü uygulaması ” olarak tanımlamaktadır.

Tıbbi uygulama hataları, “Hizmetleri sunan hekim, hemşire ve ilgili yasaya göre hastaya müdahale yetkisi bulunan fizyoterapist, psikolog veya diyetisyen gibi sağlık personelinin, öneri ve/veya uygulamaları sonucu, hastalığın normal seyrinin dışına çıkarak, iyileşmesinin gecikmesinden hastanın ölümüne kadar geniş bir yelpazedeki şartların” tamamını içermektedir.

Tıbbi malpraktis, nadiren tek bir nedene bağlı olarak meydana gelebilmektedir. Genellikle insan faktörü (bilgisizlik, zihinsel muhakeme hataları, dikkatsizlik gibi), çevresel faktörler ve tıbbi cihazlar gibi hata oluşması riskini arttıran çeşitli faktörler mevcuttur.

KOMPLİKASYON NEDİR?

Komplikasyon kavramı tıbbi anlamıyla; vücut üzerinde bir hastalığın veya dış tesirin (travma, ameliyat, ilaç uygulaması vb.) yol açtığı diğer bir hastalık ya da arıza olarak tanımlanabilir.

Bu anlamda örneğin, “trafik kazasında oluşan kırığa bağlı komplikasyon” tabiri kullanılır. Ancak terim hukuki anlamıyla, tıbbi girişimde hekim kusuruyla oluşmayan zararlı neticeleri anlatmak için kullanılmaktadır.

Hukuki anlamda komplikasyon; tıp bilimi ve mesleğinin verilerine uygun davranılmasına ve ortaya çıkmaması için gereken önlemler alınmasına karşın, tıbben benzer girişimlerde meydana gelme olasılığı kabul edilen, ancak kişinin sağlığı bakımından tıbbi girişimin gerekli görülmesi nedeniyle göze alınan (veya bu nedenle izin verilen) risklerdir.

Diğer bir anlatımla komplikasyon, tedavi yönteminin arzu edilmeyen ve hasta vücudu veya sağlığı bakımından patolojik nitelikteki riske bağlı sonuçlarıdır.

Bir başka tanımla; tıbbi uygulamanın tıp bilimi standartlarına uygun olmasına rağmen, ortaya çıkabileceği ilgili çevrelerce kabul edilmiş olan veya her türlü tedbirin alınmasına rağmen ortaya çıkmasından kaçınılamayan zararlar, komplikasyon olarak adlandırılır.

Komplikasyon Kavramı, taksirin varlığı için aranan koşulların yokluğu açısından değerlendiren görüşe göre komplikasyon ‘kaçınılmaz veya öngörülemez’ halleri ifade etmektedir.

Komplikasyon ve Hekimin Sorumluluğu

Komplikasyon kavramının içerisine;

  • Hasta için hiç öngörülemeyen durumlar,
  • Öngörülebilir fakat önlemi olmayan durumlar,
  • Öngörülebilir ve göze alınmış durumlar,
  • Öngörülebilir ve önlemi alınmış durumların, girdiği ifade edilmektedir.

Komplikasyonu “öngörülemeyen veya öngörülse bile önlenemeyen haller” şeklinde açıklayan görüş de tanım içerisine ‘öngörülememe’ öğesini kattığı için bu grupta değerlendirilmelidir.

Hukuk düzeni hiç kimseyi öngörülemeyen neticelerden sorumlu tutmamaktadır. Öngörülemeyen nedene bağlı zararlardan hekim de sorumlu tutulamaz. Bazı görüşlere göre; öngörülemez riskler komplikasyon değil, kaza ve tesadüf niteliğindedir.

Gerçekten, doktrinde de ifade edildiği üzere; “neticenin meydana gelmesi öngörülemezse, meydana gelen netice tesadüfün eseridir”

Yine bazı yazarlarca belirtildiği üzere; “öngörülebilme olanaksız ise özen yükümlülüğünün ihlalinden söz edilemeyeceğinden, artık bu halde kaza ve tesadüfün bulunduğu kabul edilir”

Yargıtay da bir kararında öngörü ve sorumluluk konusunu; “öngörülebilmenin imkânsız olması durumunda taksirden değil, kaza ve tesadüften söz edilir” şeklinde değerlendirmiştir; YCGK.11.5.2004, 2-97/115

Her ne kadar genellikle dış dünyada ortaya çıkan nedenler örnek verilmekte ise de, hastanın bilinemeyen bünyesel özellikleri de bu kapsamda görülmelidir.      

Kaza ve tesadüf, iradi davranışla kesişen ve istenmeyen neticeye yol açan beklenmeyen nedenlerdir.

Kaza ve tesadüfe bağlı olarak ortaya çıkan neticeler, iradi davranışla illiyeti kestiğinden ceza ve sorumluluk hukukunun konusunu oluşturmazlar.    

Failin iradi davranışı ile öngörülemeyen bir nedenin birleşmesi sonucunda hastanın ölmesi durumunda, iradi davranışın sonuçla bağımsız illiyeti kurulamadığı takdirde kaza ve tesadüften söz edilir ve hekim sorumlu tutulamaz.

Bu bakımdan, komplikasyon denilen risklerin, tıp bilimince öngörülebilen ve fakat önlenmesi mümkün olmayan halleri içerdiği kabul edilmelidir.

Nitekim bu nedenle, ölüme yol açan nedenin tıp bilimi literatürüne giren ve komplikasyon olarak değerlendirilen nedenlerden biri olduğunun bilirkişi raporuyla belirlenmiş olması gerekmektedir.

Ancak öngörülmeyen hallerin komplikasyon olarak değerlendirilmesi halinde de hukuki sonuç değişmez, hekimin sorumlu olmadığı kabul edilir.

Komplikasyonu, “tıp biliminin verilerine uygun davranılmasına karşın, kaçınılamayan veya önlenemeyen olumsuz neticeler” biçiminde tanımlayabiliriz.

Daha kısa bir ifadeyle komplikasyon; “önlem alınmasına karşın benzeri tıbbi girişimlerde meydana gelmesi olası görülen riskler'” şeklinde açıklanabilir.

Aslında daha net bir tabirle, Komplikasyon doğru yapılan işin istenmeyen doğal sonucudur.

Komplikasyonun Sorumluluğa Etkisi Nedir?

Tıp mesleğinde kural, zarar vermeden, hastanın durumunu kötüleştirmeden sağlık hizmeti vermektir. Bu nedenle ‘zarar verme (/riski artırma) yasağından’ da söz edilir. Latince de Primum non nocere olarak kabul edilen “önce zarar verme” ilkesi de bu açıdan değerlidir.

Ancak kimi durumlarda belirli bir yöntemin tedavi edici özelliği dolayısıyla uygulanması, bazı risklerine karşın tıbben cevaz verilen bir uygulama olarak kabul edilmektedir.

Tıbben izin verilen risk olarak da adlandırılan komplikasyonların meydana gelme olasılığına karşın, uygulanacak yöntemin sağlayacağı yararlar karşısında tıbbi girişim hukuken göze alınmakta ve bu nedenle ortaya çıkan zararlı sonuç, tıbbi hata olarak kabul edilmemektedir.

Dolayısıyla, komplikasyon tanısı konulan zararlı sonuçtan hekim sorumlu tutulmamaktadır.

Komplikasyondan dolayı hekimin sorumsuzluğu kuralı hukuki ve cezai sorumluluk alanlarının her ikisi için de geçerlidir.

Yargıtay’a göre de, tıbbi girişimin tümüyle tıp bilimine uygun olarak gerçekleştirilmesine karşın meydana gelen zararlı bir sonuçtan hekim sorumlu değildir.

Cezai sorumlulukla ilgili bir kararda komplikasyonun tıbbi kusur sayılmadığı belirtilmiştir.

Sanığın myom ameliyatında vaginal fistül oluşmasına neden olmasında… bilirkişi heyetinden görüş alınması ve sonucuna göre; kusurlu davranış bulunmadığının veya ortaya çıkan sonucun ameliyat komplikasyonu olması nedeniyle kusurlu sayılamayacağının belirlenmesi durumunda beraat kararı verilmesi, tıbbi kusurun saptanması durumunda ise yukarıda açıklandığı şekilde kast veya taksir biçiminde manevi öğe tespit edilerek eyleme uyan suç öğeleri tartışılıp açıklandıktan sonra hüküm kurulması gerektiği gözetilmelidir.

      Yukarıda alıntılanan Yargıtay daire kararı incelendiğinde de uygulamadaki tutum anlaşılmaktadır.

      Tazminat hukukuyla ilgili davalarda da benzer nitelikte kararlar verilmiştir:

Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.

            “Davacı, yediği çiğ köfteden rahatsızlanması üzerine gittiği davalı üniversite hastanesinde hastalığının boyutlarının tespiti için diğer davalı doktor tarafından yapılan bacağından parça alınması işlemi sonrasında bacağındaki sinirlerin birbirine dikilmesi nedeniyle bacağını dizinden kapatamaz hale geldiğini, daha sonradan geçirdiği ikinci bir operasyonla sinirlerin birbirinden ayrıldığını; yapılan yanlış bir operasyon nedeniyle ikinci bir ameliyat geçirmek zorunda kaldığından zarara uğradığını iddia ederek tazminat isteminde bulunmuştur.

Adli Tıp Kurumundan alınan raporda “… davalı doktor tarafından yapılan biyopsi işleminin kişinin tedavisine yönelik hasta yararına yapılmış bir işlem olduğu; sol sural sinirin sütüre edilirken boğulmasının bu işlem sonrası gelişen bir komplikasyon olarak değerlendirildiği, hekim eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu” belirtilmiştir.

Şu durumda davalı doktorun kişisel kusuru olduğundan bahsedilemez. Davalı S… hakkındaki davanın da esastan reddi gerekir.” Y.4.HD. 9.10.2008, 2008/8542-2008/11495.

            Tazminat hukuku bakımında da Yargıtay Dairelerinin sürekli ve temel görüşü yukarıda alıntılanan karar doğrultusundadır.

Av. Mustafa İlker TEKİR – TEKİR Hukuk & Danışmanlık Kurucu Avukatı

NOT: Bu yazı Kayseri’de avukatlık yapmakta olan Av. Mustafa İlker TEKİR tarafından oluşturulmuştur. İzinsiz olarak alınması/kullanılması halinde gerekli hukuki müracaatlarda bulunulacaktır.

Sağlık Çalışanlarının Cezai Sorumluluğu konulu makalemiz için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir